Türkiye 2025 yazını, iklim felaketinin sonuçlarını önceki yıllara göre çok daha belirgin biçimde hissederek tamamlıyor. Alevler ve çığlıklar arasında bir yaz geçiren Türkiye’de saptanan en yüksek sıcaklıklardan yağış miktarına, kaybedilen orman alanlarından gıda üretimine kadar yaşananları özetledik.
İklim Krizi: Artık Gelecek Değil, Bugün!
2025 yazı Türkiye’nin iklim krizinin etkilerini en somut ve yıkıcı biçimde deneyimlediği bir dönem olarak tarihe geçti. Bu yaz aylarında, ülke genelinde rekor seviyelere ulaşan sıcaklıklar, kuraklık ve ani seller gibi hidrolojik düzensizlikler, tarımsal üretimde keskin düşüşler ve geniş çaplı orman yangınları birbirini tetikleyen bir felaketler zinciri oluşturdu.
Analizler, bu dönemde Şırnak’ta 50.5 °C ile tüm zamanların sıcaklık rekorunun kırıldığını, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerin baraj doluluk oranlarının kritik seviyelere indiğini ve başta buğday, zeytin ve fındık gibi stratejik ürünler olmak üzere tarımsal gıda üretiminde ciddi kayıplar yaşandığını gösteriyor.
Son günlerine yaklaştığımız 2025 yazı sıcaklık, su ve gıda parametreleri ekseninde iklim krizinin artık bir “gelecek tehdidi” değil, Türkiye’nin sosyoekonomik yapısını doğrudan etkileyen güncel bir gerçeklik olduğunu ortaya koyuyor.
Sürpriz Yok: İklim Krizi ve Türkiye’deki Öncül Göstergeler
2025 yaz mevsimi, Türkiye’nin iklim değişikliği etkilerine karşı artan kırılganlığını gözler önüne serdi. Dönem öncesinde yapılan uyarılar, yazın nasıl bir tabloya işaret ettiğini açıkça ortaya koymuştu.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, 29 Temmuz 2025’te yaptığı açıklamada, 2025 yazının son yılların “en kurak ve en sıcak dönemi” olabileceğini ve ağustos ortasından itibaren birçok yerde su sıkıntısının kaçınılmaz hale gelebileceğini belirtmişti. Bu öngörüler, yaz boyunca yaşanan olaylarla doğrulandı.
Küresel bağlamda, 2025 yılı, birden fazla kıtada yaşanan yıkıcı sel felaketleriyle “on yılın belirleyici iklim olayı” olarak tanımlanırken Türkiye’de Haziran-Ağustos 2025 dönemi için yapılan tahminler, Karadeniz Bölgesi’nde 1-1.5 °C sıcaklık artışı, Ege’de %50-70 ve Akdeniz’de %50-75 oranında yağış eksikliğni öngörüyordu. Tüm bu göstergeler, 2025 yazının Türkiye için iklim değişikliğinin somut, eş zamanlı ve çok sektörlü bir gerçekliğe dönüştüğü bir dönüm noktası olacağının zaten habercisiydi.
Sıcaklık Anormallikleri ve Etkileri
Haziran ayından itibaren Türkiye genelinde sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye başladı. Dönemin zirve noktası, temmuz ayında yeni sıcaklık rekorlarının kırılmasıyla yaşanırken Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verileri, 2025 Temmuz ayı ortalama sıcaklıklarının, uzun yıllar ortalamalarının oldukça üzerinde gerçekleştiğini ortaya koydu.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre;
- Marmara Bölgesi: Uzun yıllar ortalaması 24.4 °C iken, 2025 Temmuz’unda 26.9 °C olarak ölçüldü. Bölgedeki en yüksek sıcaklık, Lüleburgaz’da 43.0 °C olarak tespit edildi.
- Ege Bölgesi: Uzun yıllar ortalaması 26.5 °C iken, 2025 Temmuz’unda 28.9 °C’ye ulaştı. Bölgenin en yüksek sıcaklığı Nazilli’de 45.1 °C oldu.
- Akdeniz Bölgesi: Uzun yıllar ortalaması 27.1 °C iken, 2025 Temmuz’unda 28.6 °C olarak ölçüldü. En yüksek sıcaklık Kahramanmaraş’ta 45.8 °C’ye çıktı.
- İç Anadolu Bölgesi: Uzun yıllar ortalaması 22.7 °C iken, 2025 Temmuz’unda 25.3 °C olarak kaydedildi. Çankırı’da 43.3 °C ile ekstrem bir sıcaklık görüldü.
- Doğu Anadolu Bölgesi: Uzun yıllar ortalaması 23.3 °C iken, 2025 Temmuz’unda 24.6 °C’ye yükseldi. En yüksek sıcaklık Ergani’de 43.9 °C olarak belirlendi.
Yeni Sıcaklık Rekorları ve Etkileri
2025 yazı, Türkiye genelinde yeni sıcaklık rekorlarının kırıldığı bir dönem oldu. En yüksek sıcaklık, 25 Temmuz 2025’te Şırnak’ın Silopi ilçesinde ölçülen 50.5 °C ile Türkiye’nin yeni sıcaklık rekorunun kırılmasıyla yaşandı. Bu değer, 15 Ağustos 2023’te Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde kaydedilen 49.5 °C’lik önceki rekoru aşarak iklim krizinin giderek artan şiddetini somut bir şekilde gözler önüne seriyor. MGM verilerine göre, 2025 Temmuz ayında 66 farklı istasyonda yeni ekstrem (maksimum) sıcaklık rekoru kırıldı. Örneğin, Florya’da 41.1 °C, Çorlu’da 40.7 °C, Adıyaman’da 46.3 °C ve Cizre’de 49.4 °C gibi değerler kaydedildi.
Bu yüksek sıcaklıklar sadece bir meteorolojik veri olmanın ötesinde, bir dizi zincirleme etkinin tetikleyicisi de oldu. Aşırı sıcaklıklar, topraktaki ve bitki örtüsündeki nemin hızla buharlaşmasına neden olarak araziyi daha yanıcı hale getirdi, bu da orman yangınlarının yayılma hızını artırıyor. Aynı zamanda, metropollerde ve tarım alanlarında içme ve sulama suyu talebini üstel bir şekilde artırarak, zaten kritik seviyelere inen su kaynakları üzerindeki baskıyı da katlıyor. Bu durum, iklim krizinin yalnızca tek bir boyutta (sıcaklık) değil, su ve yangın krizlerini de içeren bütünleşik ve çok sektörlü bir tehdit olduğunu gösteriyor.
Tablo 1: 2025 Temmuz Ayı Bölgesel Ortalama ve Ekstrem Sıcaklık Verileri
Bölge | Uzun Yıllar Ortalaması (°C) | 2025 Temmuz Ortalaması (°C) | Fark (°C) | En Düşük (°C) | En Yüksek (°C) |
Marmara | 24.4 | 26.9 | +2.5 | 13.1 (Çorlu) | 43.0 (Lüleburgaz) |
Ege | 26.5 | 28.9 | +2.4 | 8.6 (Tavşanlı) | 45.1 (Nazilli) |
Akdeniz | 27.1 | 28.6 | +1.5 | 7.4 (Göksun) | 45.8 (Kahramanmaraş) |
İç Anadolu | 22.7 | 25.3 | +2.6 | 4.3 (Gemerek) | 43.3 (Çankırı) |
Doğu Anadolu | 23.3 | 24.6 | +1.3 | 3.2 (Erzurum) | 43.9 (Ergani) |
Hidrolojik Denge: Kuraklık ve Sel Felaketleri
Türkiye Geneli ve Büyükşehirlerdeki Su Durumu
2025 yaz mevsimi, Türkiye’nin su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. 12 Ağustos 2025 itibarıyla Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, Türkiye genelindeki barajların doluluk oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 10.7 puanlık bir azalışla %42.2’ye geriledi. Bu düşüşün ana nedenlerinden biri de, 1 Ekim 2024 – 12 Ağustos 2025 “su yılı” boyunca yağışlarda yaşanan %27.7’lik azalış.
Bu genel tablonun ötesinde, özellikle büyükşehirlerdeki durum kritik seviyelere ulaştı:
- Ankara: Başkentin su ihtiyacını karşılayan barajlardaki doluluk oranı, geçen yılın %32.8 seviyesinden %9.3’e düştü.
- İzmir: En endişe verici durum İzmir’de yaşandı. Baraj doluluk oranı %13.2’den %4.1’e kadar geriledi.
- İstanbul: 19 Ağustos 2025 itibarıyla baraj doluluk oranları son bir ayda %13.07’lik bir düşüşle %45.21’e indi. Yüksek sıcaklıkların etkisiyle günlük su tüketiminin 3.5 milyon metreküpe yükselmesi, su rezervleri üzerindeki baskıyı artırıyor. İSKİ istatistikleri, 2025 seviyesinin, 2023’teki tarihi en düşük seviye (%32.66) haricinde son on yılın en düşük seviyelerinden biri olduğunu gösteriyor.
Yağış Anormallikleri ve En Düşük/En Yüksek Yağış Verileri
İklim krizinin en çarpıcı ve çelişkili yüzü, Türkiye’nin aynı anda hem yaygın kuraklıkla hem de lokalize ama yıkıcı sellerle mücadele etmesi olarak ortaya çıkıyor. Bu dönemin en düşük ve en yüksek yağış olayları da bu çelişkiyi gözler önüne seriyor.
- En Düşük Yağış: Bu dönemde Türkiye’nin birçok bölgesi kuraklık yaşarken, en düşük yağış seviyeleri özellikle Güneydoğu ve İç Anadolu’da uzun vadeli ortalamalara kıyasla sırasıyla %53 ve %49 oranında azalan yağışlar yaşandı. Bu, tekil bir olaydan ziyade, bölgesel bir yağış eksikliği durumu olarak değerlendiriliyor.
- En Yüksek Yağış: En yüksek ani yağış olayı, 3 Haziran 2025’te Trabzon’da yaşandı. Metrekareye 65 kg yağış düşmesi, altyapı yetersizliği ve plansız şehirleşme gibi beşeri faktörler nedeniyle bir felakete dönüştü.
Yeraltı Su Seviyelerindeki Azalma ve Havza Yönetimi Sorunları
Yüzey sularındaki azalma, yeraltı sularının da tükenmesine yol açıyor. Yapılan ölçümlere göre yeraltı su seviyelerinde %28 oranında bir azalma tespit edildi. Bu durum, sadece anlık su kıtlığına değil, aynı zamanda uzun vadeli su güvenliği sorunlarına işaret ediyor.
WWF-Türkiye’nin verileri, Türkiye’nin sanılanın aksine “su sıkıntısı çeken” bir ülke olduğunu ortaya koyuyor. Kişi başına düşen su miktarının 2050 yılına kadar 1,069 metreküpe düşmesi, ülkeyi su kıtlığı çeken ülkeler arasına sokacak. Büyük Menderes, Ergene ve Konya Kapalı Havzası gibi bazı su havzalarında, yeraltı suyu kullanımı kaynakları kendini yenileme kapasitesini aşmış durumda. Bu yapısal sorunlar, küresel ısınmanın tetiklediği kuraklık koşullarıyla birleşerek krizi derinleştiriyor.
Tablo 2: 2025 Ağustos Ayı Türkiye Geneli ve Büyükşehir Baraj Doluluk Oranları (%)
Şehir / Bölge | 2024 Ağustos Doluluk Oranı (%) | 2025 Ağustos Doluluk Oranı (%) | Fark (Puan) | Veri Tarihi |
Türkiye Geneli | 52.9 | 42.2 | -10.7 | 12 Ağustos |
İstanbul | 51.01 | 45.21 | -5.8 | 19 Ağustos |
Ankara | 32.8 | 9.3 | -23.5 | 12 Ağustos |
İzmir | 13.2 | 4.1 | -9.1 | 12 Ağustos |
Kirazsız Bir Yaz…
2025 Yılı Bitkisel Üretim Tahminleri
Kuraklık ve aşırı sıcaklık, Türkiye’nin tarımsal üretimini olumsuz etkileyerek gıda güvenliği üzerinde de ciddi bir baskı oluşturdu. Tarım ve Orman Bakanlığı ile TÜİK’in 2025 yılı ilk bitkisel üretim tahminleri, genel bir düşüş eğilimini ortaya koyuyor.
Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde %5.3, sebzelerde %1.7, meyve, içecek ve baharat bitkilerinde ise %24.4’lük bir azalma beklenirken bu genel düşüş trendine karşın, mısır, karpuz, kuru soğan ve patlıcanda küçük oranlarda artışlar öngörülüyor.
Tarımsal Üretim Hızla Geriliyor
İklim krizinin tarım üzerindeki etkisi ürün bazında incelendiğinde, bazı kritik ürünlerde dramatik düşüşler göze çarpıyor.
- Tahıllar: Buğday üretiminde %5.8, arpada %8 ve yulafta %23.1 oranında bir düşüş bekleniyor. Buğday üretiminin 17.9 milyon tona gerileyeceği tahmin ediliyor.
- Sert Kabuklu Meyveler ve Diğer Ürünler: Zeytin üretimindeki %40’lık keskin düşüş, iklim krizinin hassas ürünler üzerindeki etkisini vurgularken benzer şekilde, sert kabuklu meyvelerden fındıkta %27.5, cevizde %27.7 ve özellikle Antep fıstığında %54.6’lık sert bir azalma öngörülüyor. Meyve grubunda ise kirazda %55.7, elmada %38.7 ve şeftalide %32.1’lik düşüşler dikkat çekiyor.
Tarımsal üretimdeki düşüşler, bölgesel olarak da farklılık gösteriyor. Güneydoğu ve İç Anadolu’da uzun vadeli ortalamalara kıyasla sırasıyla %53 ve %49 oranında azalan yağışlar, bu bölgelerde buğday, arpa ve mercimek gibi temel ürünlerde %27 ila %31 arasında verim kayıplarına neden oldu. “Türkiye’nin tahıl ambarı” olarak bilinen Trakya Bölgesi’nde ise durum daha da kritik! Yükselen sıcaklıklar ve düzensiz yağışlar nedeniyle Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da buğday veriminde %50 ile %76 arasında rekor düşüşler bekleniyor. Bu durum, çiftçileri alternatif ürünlere yöneltiyor ve bu da ekim alanlarında %12’lik bir daralmaya yol açıyor.
Bu üretim kayıpları, gıda güvenliği için sistemik bir tehdit oluşturuyor. Üretim hacmindeki düşüşler ve tarımsal girdilerin maliyetindeki artış, 2024 sonunda %72.3’e ulaşan gıda enflasyonunu daha da körükleme potansiyeli taşıyor. Bu durum, iklim krizinin doğrudan ekonomik ve sosyal sonuçlara yol açtığını, hane halkının temel gıdalara erişimini zorlaştırdığını ve ekonomik istikrarsızlık yarattığını gösteriyor.
Tablo 3: 2025 Yılı Bazı Temel Bitkisel Ürünlerdeki Tahmini Verim Değişiklikleri (%)
Ürün Grubu | Ürün Adı | Tahmini Değişim Oranı (%) |
Tahıllar | Buğday | -5.8 |
Arpa | -8.0 | |
Yulaf | -23.1 | |
Mısır | +4.9 | |
Meyveler | Elma | -38.7 |
Şeftali | -32.1 | |
Kiraz | -55.7 | |
Zeytin | -40.0 | |
Sert Kabuklu | Fındık | -27.5 |
Ceviz | -27.7 | |
Antep Fıstığı | -54.6 |
Ormanlar Alev Alev!
Muğla’dan Diyarbakır’a 53 Kentte Yangın!
2025 yaz mevsimi, Türkiye genelinde yayılan bir dizi yıkıcı orman yangınına sahne oldu. Bu yangınlar, iklim krizinin en görünür ve yıkıcı sonuçlarından biri olarak da öne çıkıyor.
Dönemin ilk büyük ölçekli yangını 25 Haziran’da İzmir’in Aliağa ilçesinde başladı ve şiddetli rüzgarın etkisiyle Foça’ya kadar ilerledi. Aynı gün içinde Muğla’nın Köyceğiz ve Marmaris ilçeleri, Diyarbakır’ın Silvan ve Çüngüş ilçeleri, Balıkesir, Kırklareli ve Bilecik gibi birçok farklı noktada yangınlar çıktı. Yangınlar Haziran sonundan itibaren kısa sürede 53 farklı şehre yayıldı.
22 Ağustos 2025 tarihine kadar Türkiye genelinde 128.102 hektarlık alan yandı.

En ağır kayıplar İzmir’de yaşandı. 1 Haziran – 22 Ağustos tarihleri arasında İzmir ve çevresinde 29.638 hektarlık alan kül oldu. İzmir’in Çeşme, Ödemiş ve Buca ilçelerinde çıkan yangınlar, yerleşim yerlerine sıçrayarak evlere zarar verdi ve can kayıplarına neden oldu.
Rüzgâr ve Kuru Otlar…
Uzmanlar bu dönemde çıkan orman yangınlarının en temel nedenini, iklim değişikliğine bağlı olarak artan sıcaklıklar ve kuraklık olarak değerlendiriyorlar. Yüksek sıcaklıklar ve kuraklık, orman zeminindeki kuru bitki örtüsü miktarını ve yanıcılığını üstel bir şekilde artırırken bu durum, yangınların başlaması için gerekli ortamı hazırlıyor. Rüzgar gibi meteorolojik koşullar yangınların yayılımını hızlandırırken kontrol altına alınmasını ve söndürülmesini de zorlaştırıyor.
Kayıplar ve Hasar:
- Can Kaybı: 2025 yaz döneminde çıkan yangınlar sonucunda toplamda 17 kişinin yaşamını yitirdiği ve 50.000’den fazla kişinin tahliye edildiği açıklandı. Buna ek olarak, Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde çıkan yangında rüzgarın yön değiştirmesi sonucu 5 orman işçisi ve 5 AKUT gönüllüsü hayatını kaybederken Bursa’da yangına müdahale sırasında ambulansın uçuruma yuvarlanmasıyla 3 kişi, kalp krizi nedeniyle de 1 itfaiyeci yaşamını yitirdi.
- Can Sadece İnsan mı?: Resmi veriler orman yangınlarında hasar tespitini öncelikle yanan alan, kaybedilen ekipman ve ölen ya da yaralanan insan üzerinden sayısallaştırıyor. Oysa ormanlık alanlar çok sayıda canlıya ev sahipliği yapıyor. Tarım ve Orman Bakanlığının yaban hayatına ilişkin envanteri bulunmasına rağmen yanan bölgelerde yaban hayatına ilişkin can kaybı verileri tahmini düzeyde bile olsa paylaşılmıyor.
- Yanan Alan: 22 Ağustos 2025 itibarıyla dönem boyunca ülke genelinde 128.102 hektardan fazla alan yangınlar sonucunda kül olmuştur. Bu alanın 29.638 hektarlık bölümü İzmir ve çevresinde, 16.585 hektarlık bölümü Çanakkale ve çevresinde, 7.306 hektarlık bölümü Manisa ve çevresinde, 287 hektarlık bölüm ise Bolu ve çevresinde yandı.
- 75 Şüpheli Gözaltına Alınırken 24 Kişi Tutuklandı: Yangınların başlamasında insan kaynaklı faktörlerin de önemli rol oynadığı, 75 kişinin şüpheli sıfatıyla soruşturulduğu ve 24 kişinin tutuklandığı açıklandı.
Müdahale Kapasitesi ve Eksiklikler:
- Ekipman Envanteri: Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre, 2025 yılı yangın sezonunda havadan müdahale için 27 uçak, 105 helikopter ve 14 İnsansız Hava Aracı (İHA) görev aldı.
- Karadan müdahale içinse 5,359 kara aracı ve 25,000 personel kullanıldı.
- OGM, araç ve ekipman alımlarının tasarruf tedbirleri kapsamında olmadığını ve ihtiyaç duyulan ekipmanların envantere katıldığını belirtirken yılın başlarında, Tarım ve Orman Bakanı’nın katıldığı bir törenle arazöz ve ORKUT kurtarma araçlarının da envantere eklendiği açıklandı.
- Müdahaledeki Eleştiriler: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), orman yangınlarına müdahalede ekipman eksikliği nedeniyle devletin yetersiz kaldığı iddialarını yalanlıyor.
- Ancak, Temmuz 2025’te Batı Anadolu’da yapılan bir saha değerlendirme notunda, özellikle içme suyu, gıda ve geçici barınma hizmetleri gibi insani yardım kapasitelerinde “eşgüdüm eksiklikleri” gözlemlendiği kaydediliyor.
Yıkıma Karşı Bir Avuç Yaşam Savunucusu…
Bu dönemde yaşanan iklim krizine karşı sivil toplum ve aktivist gruplar da seslerini yükseltti. Eylemler, özellikle krizin en yoğun hissedildiği büyük şehirlerde gerçekleşti.
- 7 Haziran: İklim İçin Gelecek (Fridays for Future) hareketi, okulların kapanışına denk gelen günlerde İstanbul’da Kadıköy İskelesi önünde “Acil İklim Yasası” çağrısıyla bir protesto düzenledi.
- 15 Temmuz: İzmir’de, artan sıcaklıklar ve kuraklığa dikkat çekmek amacıyla Bornova Meydanı’nda bir araya gelen Yaşam Savunucuları, suyun boşa harcanmasına ve plansız şehirleşmeye karşı bir basın açıklaması yaptı.
- 27 Temmuz: Gençlik ve iklim aktivistleri, orman yangınlarının en şiddetli olduğu dönemde Ankara’da Ulus Meydanı’nda toplandı. “Gezegen Yanıyor, Eylem Yok!” ve “Sorumlular Hesaba!” sloganları atan grup, yangınlara müdahaledeki yetersizlikleri ve fosil yakıt politikalarını eleştirdi.
- 20 Ağustos: TEMA Vakfı ve WWF-Türkiye’nin desteklediği bir platform, İzmir’de, yanan ormanlık alanlara yakın bir noktada sembolik bir fidan dikme eylemi gerçekleştirdi. Eylemde, iklim krizine karşı kalıcı çözüm için yanan alanların rehabilite edilmesinin ve iklim politikalarının güçlendirilmesinin önemi vurgulandı.
- Toplumun çok büyük bir kesimi ancak temas ettiği durumlarda yangınlara karşı bir farkındalık ve duyarlılık sergiliyor. Yaşam hakkı savunucuları ne yazık ki toplumun ezici çoğunluğu tarafından yalnız bırakıldıkları şartlarda seslerini duyurmaya, yıkımı engellemeye çalışıyorlar.
Mış Gibi Yapmak: Politika ve Uyum Çabaları
İklim Kanununun İçeriği ve Öngördüğü Değişiklikler
8 Nisan 2025’te Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Türkiye’nin ilk İklim Kanunu ile ilgili detaylar kamuoyuyla paylaşılmıştı. İklim değişikliğiyle mücadeleyi yasal bir zemine oturtmayı ve iklim değişikliğinden kaynaklanan afetlere karşı “dirençli şehirler” oluşturmayı hedefleme iddiasıyla hazırlanan Kanunun öngördüğü başlıca değişiklikler şunlar:
- Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi: Her beş yılda bir güncellenecek, ulusal hedefleri belirleyen bir strateji belgesi hazırlanması.
- Emisyon Ticaret Sistemi: Sera gazı salımlarını azaltmak için şirketlere yönelik bir emisyon ticaret sistemi kurulması.
- İklim Değişikliği Eylem Planları: Sektörler ve yerel yönetimler için uyum ve azaltım eylem planları hazırlanması.
- Afetlere Karşı Dirençli Kentler: İklim değişikliğinin yol açtığı seller, kuraklık ve diğer felaketlere karşı şehirlerin altyapılarının güçlendirilmesi.
İklim Kanununa Yönelik Tepkiler
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu teklifi, farklı kesimlerden çeşitli tepkiler aldı:
- Siyasi Partiler:
-
- İktidar: Kanunu “tarihi bir adım” ve “gelecek nesillerin emanetini koruma misyonu” olarak tanımlayan iktidar, kanunun Türkiye’yi küresel iklim mücadelesinde öncü bir konuma taşıyacağı iddiasında.
- Muhalefet Partileri: İçeriğini yetersiz bulan muhalefet partileri, kanunun “sadece uyum odaklı” olduğuna işaret ederek sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik somut ve iddialı hedefler içermemesinin, krizi semptomlar üzerinden yönetmekten öteye geçmediğini belirttiler.
- Sivil Toplum Kuruluşları:
-
- TEMA Vakfı, WWF-Türkiye ve İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İKPAD) gibi kuruluşlar, kanunun temel amacının krize uyum sağlamak olduğunu, ancak krizin ana nedeni olan emisyonları azaltma konusunda zayıf kaldığını vurguluyorlar. Özellikle, kanunun 2030 yılı için “yüzde 41 artıştan azaltım” hedefinin gerçekte emisyonları artırmayı öngördüğünü, bu durumun 2053 net sıfır hedefine ulaşmayı imkansız kılacağına işaret ediyorlar.
- Akademisyenler:
-
- İklim bilimi uzmanları ve ekonomistler, kanunun yasal zemin oluşturmasını olumlu bir adım olarak değerlendirirken uygulama ve hedefler konusunda şüphelerini dile getirdiler. “Kanunun ruhu iyi, ama kalbi eksik” yorumu yapan bazı akademisyenler, fosil yakıt sübvansiyonlarının devam etmesiyle kanunun amacına hizmet edemeyeceğini belirtiyorlar.
- Gazeteci ve Yazarlar:
-
- Köşe yazarlarının büyük bir kısmı kanunu “yapısal bir dönüşümden çok sembolik bir adım” olarak eleştirirken; sürdürülebilirlik üzerine yazan gazeteciler, kanunun küresel iklim adaletini sağlamada yetersiz kaldığını ve Türkiye’nin uluslararası arenadaki pozisyonunu güçlendirmekten çok, iç kamuoyunu tatmin etmeyi hedeflediğini savundular.
2025 Yazı Sadece Fragman!
1 Haziran – 22 Ağustos 2025 dönemi, Türkiye’nin iklim krizinin artık teorik bir risk değil, somut ve çok boyutlu bir gerçeklik olduğunu gözler önüne seren bir dönüm noktası oldu. Gelişmeler ve veriler sıcaklık, su, gıda ve orman yangınları krizlerinin birbirinden bağımsız olaylar olmadığını, aksine birbirini tetikleyen ve derinleştiren bütünleşik bir sistemin parçaları olduğunu açıkça gösteriyor.
Sıcaklık rekorları, artan su talebi ve orman yangınları için elverişli koşullar yaratarak kuraklık ve yangın krizlerini şiddetlendirirken su kaynaklarının tükenmesi, başta tarım olmak üzere hayati sektörleri tehdit ediyor ve gıda üretiminde ciddi düşüşlere neden oluyor. Bu durum, temel gıdalara erişim sorunlarını ve gıda enflasyonunu körükleyerek, kötü yönetimle birlikte ekonomik istikrarsızlığa ve yoksullaşmaya zemin hazırlıyor.
Öte yandan, iklim değişikliğinin getirdiği düzensiz yağışlar, bazı bölgelerde yıkıcı sellere yol açarken, altyapı yetersizlikleri bu olayların afete dönüşmesini hızlandıriyor. Bu eş zamanlı zıtlık, iklim krizinin öngörülemez ve karmaşık doğasının bir kanıtı olarak da bizleri uyarıyor.
Türkiye’nin İklim Kanunu ile uyum çabalarını yasal zemine oturtması olumlu bir adım gibi görünse de, mevcut emisyon hedefleriyle bu çabalar arasında bir tutarsızlık bulunuyor. Emisyonları azaltmak yerine artırmayı öngören politikalar, krizin temel nedenini göz ardı ederken uzun vadede maliyetleri de artırıyor.
Peki Öğreniyor muyuz?
Bu dönemden çıkarılması gereken temel sonuç, iklim krizinin etkilerini yönetmek için yalnızca uyum stratejilerine odaklanmanın yeterli olmayacağı, gelecekte benzer olayların yol açacağı riskleri azaltmak için, emisyon hedeflerinin mutlak azaltım esasına göre yeniden belirlenmesi ve yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılmasını gerektiriyor.
Uzmanlar, su yönetimi ve şehir planlaması politikalarının, doğanın döngülerini merkeze alan ve kuraklık ile sellere karşı dirençli altyapılar oluşturacak şekilde yeniden tasarlanması zorunluluğun da altını çiziyor ve aksi halde, 2025 yazında yaşanan olayların çok daha şiddetli ve sık yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar.
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
Demir, Yusuf. 29 Temmuz 2025. “En Kurak Yaz Bizi Bekliyor.” Anadolu Ajansı.
Birleşmiş Milletler. Ağustos 2025. “2025: On Yılın Belirleyici İklim Olayı.” UN Raporu.
“Türkiye için 2025 Yaz Mevsimi İklim Tahmin Raporu.“
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) Günlük Hava Durumu Raporları.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM). Temmuz 2025. 2025 Temmuz Ayı İklim Değerlendirme Raporu.
Devlet Su İşleri (DSİ) Baraj Doluluk Oranları Raporları.
Tarım ve Orman Bakanlığı. 12 Ağustos 2025. “Türkiye’de Su Kaynakları Durumu.” Basın Açıklaması.
İSKİ. 19 Ağustos 2025. Baraj Doluluk Oranları İstatistikleri.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). 2025. Bitkisel Üretim Tahminleri, İlk Çeyrek.
Tarım ve Orman Bakanlığı. 2025. “2025 Hasat Dönemi Değerlendirme Raporu.”
Anadolu Ajansı. 2025. “Türkiye’de 2025 Orman Yangınları Kronolojisi ve Değerlendirmesi.”
Orman Genel Müdürlüğü (OGM). 17 Ağustos 2025. Orman Yangınları İstatistikleri.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Trabzon Şubesi. 5 Haziran 2025. “Trabzon Sel Felaketi Teknik Değerlendirme Raporu.”
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İKPAD). 2025. “Türkiye’nin 2030 İklim Hedeflerinin Analizi.” Rapor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. 8 Nisan 2025. “Türkiye’nin İklim Kanunu Teklifi Detayları.” Basın Açıklaması.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM). 25 Temmuz 2025. “Türkiye Sıcaklık Rekoru Kırıldı.” Basın Açıklaması.
Sürdürülebilir Kalkınma İçin Politika Geliştirme Derneği (SKPD). 2025. “Türkiye’nin Gıda ve Su Güvenliği Risk Raporu.”
WWF-Türkiye. 2025. “Türkiye’nin Su Varlığı ve Yönetimi.” Rapor.
TEMA Vakfı. 2025. “Türkiye’de Kuraklık Raporu.”
Orman Genel Müdürlüğü (OGM). 1 Ağustos 2025. “Orman Yangınlarıyla Mücadelede Kullanılan Araç ve Ekipman Sayıları.” Rapor.
Tarım ve Orman Bakanlığı. 19 Ağustos 2025. “Orman Yangınları Mücadelesinde Tasarruf Eleştirilerine Yanıt.” Basın Açıklaması.
Tarım ve Orman Bakanlığı. 11 Ocak 2025. “Orman Yangınlarıyla Mücadelede Yeni Ekipmanlar Envantere Eklendi.” Basın Bülteni.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. 27 Temmuz 2025. “Orman Yangınlarına Müdahalede Dezenformasyon Uyarısı.” Basın Açıklaması.
İnsani Yardım ve Afet Yönetimi Ağı (İAYA). 15 Ağustos 2025. “Batı Anadolu Yangınları Saha Gözlem Notları.” Rapor.